Giderek dünya çapında büyük bir krize dönüşmeye başlayan iklim değişikliği Türkiye'de de etkisini göstermeye başladı. Uzmanlara göre devamında da en çok etkilenen yerlerden biri Türkiye olacak.
On yıllardır dillendirilen küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramları artık kaçınılamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Türkiye'yi günlerce kasıp kavuran orman yangınları ve sel felaketleri, bu konuya dair en ufak bir hazırlığımız olmadığını ve bu konudaki bilinçsiz anlayışın yaşanamayacak yerleşimler yarattığını gösterdi. Dünyayı da etkisi altına alan bir krize dönüşen iklim değişikliği öyle bir hal aldı ki, bu konudaki en yetkin uluslararası kuruluşlardan biri olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) raporuna göre Birleşik Arap Emirlikleri’nden Ras al-Khaimah ve Pakistan’ın Jacobabad kentleri artık insanların yaşayamayacağı bir sıcaklığa ulaştı.
Türkiye Daha Çok Etkilenebilir
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy'a göre Türkiye önümüzdeki yıllarda iklim krizinin getirdiği daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalacak: "Bugün çok üzücü bir şekilde deneyimlediğimiz orman yangınlarının artmasından kuraklığa ve hatta doğrudan sıcaklığa bağlı can kayıplarının yaşanmasına kadar birçok felaketi beraberinde getirecektir."
Meteoroloji Uzmanı Prof. Dr. Selahattin İncecik ise Türkiye'nin konumundan dolayı pek çok ülkeden daha tehlikeli bir durumda olduğunu söylüyor: "Türkiye’nin iklim krizinden daha fazla etkilendiğini söyleyebiliriz. Çünkü Doğu Akdeniz’e daha yakınız. İklim değişikliklerinden daha fazla etkilenen, bir anlamda Güneydoğu Avrupa ve Akdeniz içerisindeki en kırılgan, en duyarlı bölge Türkiye olacaktır."
Raporlarda Üçüncü Sırada
Gökhan Ersoy, Dünya Bankası'nın 2009 yılında hazırladığı bir rapordan bahsederek, "İklim krizinden en yoğun şekilde etkilenmesi beklenen Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, 21'nci yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya bölgesinde aşırı iklim olaylarına en çok maruz kalacak üçüncü ülke olacak." diyor. Prof. Dr. Selahattin İncecik'in de doğruladığı bu görüşe ekleyecekleri var: "Türkiye’nin durumu biraz daha özel. Hava olaylarının Anadolu üzerindeki geçişlerine baktığımızda özel bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin her bir bölgesi iklim değişikliğinden farklı etkileniyor. İklim bölgeleri farklı olduğu için Türkiye’nin kuzeyi ile güneyi arasında muazzam bir farklılık var. Mesela Türkiye için yağış eksikliğinden bahsediliyor ancak kuzeyde yağış artıyor." sözleriyle konu Türkiye olunca duruma bölgesel bakmak gerektiğini söylüyor.
Sıcaklık Artışı Felaket Getirebilir
Çalışılan senaryolara göre Türkiye'de sıcaklıklar 2100 yılı itibarıyla 2 ila 3.5 derece arası artacak. Sıcak hava dalgalarının ölüme ve orman yangınlarına yol açma olasılığı işten bile değil. Nüfus yapısında, tarımda ve turizmde de kısa vadeden başlayarak köklü değişiklikler yaşanabilir.
Reçete Belli
Ama bu felaket senaryolarının da bir reçetesi var. Geri dönülemez bazı eşikleri aşsak da iklim krizine hala dur diyebiliriz. Gökhan Ersoy, bu işin reçetesinin küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5 derece ile sınırlamak olduğunu söylüyor. Önümüzde iki önemli eşik olduğunu söyleyen Gökhan Ersoy, önlemleri şöyle sıralıyor:
- 2030 yılında küresel emisyonlarımızı 2010 yılındaki seviyenin yüzde 45 altına çekmek ve 2050’de karbon sıfır bir dünya kurmak zorundayız. Bunun için de dünya devletleri kömüre daha fazla yatırım yapmamalı ve yeni fosil gaz sahaları aramak için birbiriyle yarışmamalı.
- Uçak ve özel jet sevdasını bir kenara bırakmalıyız.
- Kentlerimizdeki içten yanmalı motorlu araçların hegemonyasına son vermeli ve enerjisini güneşten alan toplu ulaşım sistemleri ve buna entegre daha çok yürüme-bisiklet-scooter gibi mikro-mobilite politikaları ile sokakları insanlara bırakmalıyız.
Yorumlar